Cahiliyenin Karanlığından Vahyin Aydınlığına Çağrı...
“Dâvâ bilincine sahip kardeşim, vazifen, dikenler arasından güller toplamaktır. Ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, dikenler ısıracak. Buna sevineceksin. Çöllere sürülürsen kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülürsen enerjinle, ısınla buzdan putları eritecek, açtığın yerde sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyenler olacak, yakacaklar, yıkacaklar. Sen, sana yakışan olgunlukla tavır koyacaksın. Bazen sabırla bazen kahırla, bazen susarak bazen gürleyerek hakkı gündemleştireceksin. Ekvatora sürgün olsan; yağmur olacaksın, kar olup yağacaksın. Karanlık zindanlara salarlarsa ışık, paslı vicdanları görürsen ümit, imansız kalplere rastlarsan nur vereceksin. Sen verdiğin için suç olacak, sen getirdiğin için ceza göreceksin, sen konuştuğun için mahkûm olacaksın. Ve buna şükredeceksin. Anadan, yardan, serden geçeceksin. Candan, gönülden Kur’ân’a sarılacaksın. Ayaklı Kur’an olmaya çalışacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın. Derdini yazmak için derini kâğıt, kanını mürekkep edeceksin. Kimse ile görüştürmezlerse, mecnun olup çöllere düşeceksin. Leyla arar gibi hidâyet arayanları sen bulacaksın. Bulamazsan üzülmeyeceksin. Dosta gülle varacaksın, düşmana gülle olup patlayacaksın. Makamlar, servetler teklif etseler, dâvânı satmayacak, kendini azaba atmayacaksın. Yalan, iftira, çamur fırtınasına tutulursan, hissiyatını terk edecek, moralini bozmayacaksın. Önünde demirden set yaparlarsa, dişinle deleceksin. Dağları toptan oymak gerekirse, kazma yok demeyecek ve iğne ile oyacaksın. Unutma! Nerede olursan ol, küfrün ve cehlin tâ temelini çürüteceksin.
Cahiliyenin Karanlığından Vahyin Aydınlığına Çağrı...
“Dâvâ bilincine sahip kardeşim, vazifen, dikenler arasından güller toplamaktır. Ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, dikenler ısıracak. Buna sevineceksin. Çöllere sürülürsen kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülürsen enerjinle, ısınla buzdan putları eritecek, açtığın yerde sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyenler olacak, yakacaklar, yıkacaklar. Sen, sana yakışan olgunlukla tavır koyacaksın. Bazen sabırla bazen kahırla, bazen susarak bazen gürleyerek hakkı gündemleştireceksin. Ekvatora sürgün olsan; yağmur olacaksın, kar olup yağacaksın. Karanlık zindanlara salarlarsa ışık, paslı vicdanları görürsen ümit, imansız kalplere rastlarsan nur vereceksin. Sen verdiğin için suç olacak, sen getirdiğin için ceza göreceksin, sen konuştuğun için mahkûm olacaksın. Ve buna şükredeceksin. Anadan, yardan, serden geçeceksin. Candan, gönülden Kur’ân’a sarılacaksın. Ayaklı Kur’an olmaya çalışacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın. Derdini yazmak için derini kâğıt, kanını mürekkep edeceksin. Kimse ile görüştürmezlerse, mecnun olup çöllere düşeceksin. Leyla arar gibi hidâyet arayanları sen bulacaksın. Bulamazsan üzülmeyeceksin. Dosta gülle varacaksın, düşmana gülle olup patlayacaksın. Makamlar, servetler teklif etseler, dâvânı satmayacak, kendini azaba atmayacaksın. Yalan, iftira, çamur fırtınasına tutulursan, hissiyatını terk edecek, moralini bozmayacaksın. Önünde demirden set yaparlarsa, dişinle deleceksin. Dağları toptan oymak gerekirse, kazma yok demeyecek ve iğne ile oyacaksın. Unutma! Nerede olursan ol, küfrün ve cehlin tâ temelini çürüteceksin.