9786256123977
385868

https://www.marufkitap.com/ibn-rusd-un-bati-felsefesindeki-mirasi
İbn Rüşd’ün Batı Felsefesindeki Mirası
320.00
İbn Rüşd, Endülüs'te çok yönlü bir İslâm düşünürü olarak yetişmiştir. İbn Rüşd'ün hem dini hem de nazari ilimlere vukufiyeti, onu sonraki dönemlerde eşsiz bir konuma taşımıştır. Her ne kadar İslâm dünyasında hak ettiği değeri hiçbir zaman görmemişse de, Batı medeniyeti için değişim, dönüşüm ve fikrî inkılabın en önde gelen muharriklerinden biri olmuştur. İbn Rüşd'ün Endülüs'te aniden gözden düşmesi, çok sıkı çalışmayla telif ettiği ve aynı zamanda İslâm'a bağlılığını da inşa ettiği eserlerinin yakılması gibi nedenler İslâm dünyasına olan etkisini sınırlandırmıştır. Diğer taraftan, sürgün gönderilen yerin demografik yapısı, öğrencileri arasında Yahudilerin bulunması ve “İkinci Musa” olarak nitelendirilen Musa İbn Meymûn'un güçlü tavsiyesi, İbn Rüşd'ü Yahudi toplumu içinde muazzam bir şöhrete kavuşturmuştur. Bu nedenle, İbn Rüşd daha hayatta iken Yahudi araştırmacıların dikkatini celbetmiştir. Vefatından kısa bir süre sonra neredeyse tüm eserleri İbraniceye çevrilmiştir. Tibbon ailesiyle başlayan bu çalışmalar, daha sonra hız kazanmış ve yıllarca devam etmiştir. Dahası, onun eserleri sadece tercüme edilmekle kalmamış, aynı zamanda üzerine detaylı şerhler yazılmıştır. Bu bağlamda, İbn Rüşd Aristo'nun müktesebatına ne yaptıysa, Yahudi düşünürler de İbn Rüşd'ün eserlerine aynısını yapmıştır. O, Yahudi düşüncesinde Aristo'nun yerini almıştır. İbn Rüşd, Yahudiler arasında okunan, tartışılan ve şerh edilen önemli kişilerden biri haline gelmiştir. Böylece, onun görüş ve düşünceleri etrafında düşünce ekolleri oluşmuştur. İbn Rüşd, ontoloji, epistemoloji, ahlak ve siyaset, din-felsefe ilişkisi ve mantık gibi birçok konuda Yahudi düşünürlerin düşüncesini şekillendirmiştir.
İbn Rüşd'ün etkilediği bir diğer medeniyet ise Hristiyan Batı toplumudur. Genellikle Müslümanlarla mukavemeti tercih eden Hristiyan Batı, XII. yüzyıldan sonra bir paradigma değişimine gitmiştir. Batılılar, siyasi ve askeri alanda çatışmayı sürdürmüş olsalar da, fikrî ve bilimsel gelişmelerde İslâm medeniyetindeki müktesebatı kendi toplumlarına aktarmakta entelektüel bir bilinçle hareket etmişlerdir. Burada II. Frederick ve “Bilge Kral” olarak nitelendirilen X. Alfonso'nun rolü çok büyüktür. Bu aktarım sürecinde ise en çok İbn Rüşd'den istifade edildiği görülmektedir. Çünkü Batı'da Aristo'nun anlaşılabilmesi için İbn Rüşd'ü okumak zaruri bir yoldur. Bu bağlamda, İbn Rüşd erken dönemde ve uzun bir süre boyunca Paris, Oxford, Bologna, Padua, Salerno gibi birçok üniversitede tartışılmıştır. Latin İbn Rüşdçüler adında bir ekolün oluşumuna öncülük etmiştir. Bu nedenle, ona ait olmadığı halde bu ekolün bazı düşüncelerinden dolayı İbn Rüşd sert eleştirilere maruz kalmıştır. Öte yandan, birçok felsefî problemde başta Büyük Albert ve öğrencisi Thomas Aquinas olmak üzere düzinelerce Hristiyan düşünürün fikrî yapısını şekillendirmiştir. Bu sebeple, İbn Rüşd, Batı'da büyük bir değişimin habercisi olan Rönesans'ın yaşanmasında belirleyici bir rol oynamıştır.
İbn Rüşd, Endülüs'te çok yönlü bir İslâm düşünürü olarak yetişmiştir. İbn Rüşd'ün hem dini hem de nazari ilimlere vukufiyeti, onu sonraki dönemlerde eşsiz bir konuma taşımıştır. Her ne kadar İslâm dünyasında hak ettiği değeri hiçbir zaman görmemişse de, Batı medeniyeti için değişim, dönüşüm ve fikrî inkılabın en önde gelen muharriklerinden biri olmuştur. İbn Rüşd'ün Endülüs'te aniden gözden düşmesi, çok sıkı çalışmayla telif ettiği ve aynı zamanda İslâm'a bağlılığını da inşa ettiği eserlerinin yakılması gibi nedenler İslâm dünyasına olan etkisini sınırlandırmıştır. Diğer taraftan, sürgün gönderilen yerin demografik yapısı, öğrencileri arasında Yahudilerin bulunması ve “İkinci Musa” olarak nitelendirilen Musa İbn Meymûn'un güçlü tavsiyesi, İbn Rüşd'ü Yahudi toplumu içinde muazzam bir şöhrete kavuşturmuştur. Bu nedenle, İbn Rüşd daha hayatta iken Yahudi araştırmacıların dikkatini celbetmiştir. Vefatından kısa bir süre sonra neredeyse tüm eserleri İbraniceye çevrilmiştir. Tibbon ailesiyle başlayan bu çalışmalar, daha sonra hız kazanmış ve yıllarca devam etmiştir. Dahası, onun eserleri sadece tercüme edilmekle kalmamış, aynı zamanda üzerine detaylı şerhler yazılmıştır. Bu bağlamda, İbn Rüşd Aristo'nun müktesebatına ne yaptıysa, Yahudi düşünürler de İbn Rüşd'ün eserlerine aynısını yapmıştır. O, Yahudi düşüncesinde Aristo'nun yerini almıştır. İbn Rüşd, Yahudiler arasında okunan, tartışılan ve şerh edilen önemli kişilerden biri haline gelmiştir. Böylece, onun görüş ve düşünceleri etrafında düşünce ekolleri oluşmuştur. İbn Rüşd, ontoloji, epistemoloji, ahlak ve siyaset, din-felsefe ilişkisi ve mantık gibi birçok konuda Yahudi düşünürlerin düşüncesini şekillendirmiştir.
İbn Rüşd'ün etkilediği bir diğer medeniyet ise Hristiyan Batı toplumudur. Genellikle Müslümanlarla mukavemeti tercih eden Hristiyan Batı, XII. yüzyıldan sonra bir paradigma değişimine gitmiştir. Batılılar, siyasi ve askeri alanda çatışmayı sürdürmüş olsalar da, fikrî ve bilimsel gelişmelerde İslâm medeniyetindeki müktesebatı kendi toplumlarına aktarmakta entelektüel bir bilinçle hareket etmişlerdir. Burada II. Frederick ve “Bilge Kral” olarak nitelendirilen X. Alfonso'nun rolü çok büyüktür. Bu aktarım sürecinde ise en çok İbn Rüşd'den istifade edildiği görülmektedir. Çünkü Batı'da Aristo'nun anlaşılabilmesi için İbn Rüşd'ü okumak zaruri bir yoldur. Bu bağlamda, İbn Rüşd erken dönemde ve uzun bir süre boyunca Paris, Oxford, Bologna, Padua, Salerno gibi birçok üniversitede tartışılmıştır. Latin İbn Rüşdçüler adında bir ekolün oluşumuna öncülük etmiştir. Bu nedenle, ona ait olmadığı halde bu ekolün bazı düşüncelerinden dolayı İbn Rüşd sert eleştirilere maruz kalmıştır. Öte yandan, birçok felsefî problemde başta Büyük Albert ve öğrencisi Thomas Aquinas olmak üzere düzinelerce Hristiyan düşünürün fikrî yapısını şekillendirmiştir. Bu sebeple, İbn Rüşd, Batı'da büyük bir değişimin habercisi olan Rönesans'ın yaşanmasında belirleyici bir rol oynamıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.